Merkez üssü Kahramanmaraş olan depremler 7.7 ve 7.6 büyüklükte oldu.
Depremin ardından sarsıntının nasıl ölçüldüğü ve büyüklük ile şiddet aynı kavramlar mıdır soruları akıllara geldi.
7.7 ve 7.6 rakamları depremin büyüklüğünü ifade ediyor
Uzmanlar 7.7 rakamı, depremde ortaya çıkan enerjinin büyüklüğünü (magnitüd) ifade ettiğinden büyüklüğü kavramını kullanmak gerektiği belirtiliyor.
Depremin şiddeti ve büyüklüğü farklı
AFAD’a göre ise depremin gücü ya da “boyutu” iki yolla ölçülüyor. Bunlardan birisi depremin şiddeti diğeri ise büyüklüğü.
Bu iki kavram sıklıkla karıştırılıyor ve yanlış kullanılılıyor.
7 büyüklüğündeki bir depremin sismografik aktivitesi, 6 büyüklüğündeki depreme göre 10 kat daha yoğun.
Depremin şiddeti;
Depremin şiddeti; herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanıyor. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsü. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı, yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmekte.
Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.
Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan “Şiddet Cetvelleri”ne göre değerlendirilir.
Diğer bir deyişle “Deprem Şiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız her şeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirler.
Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangi bir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler, Şiddet Cetvelinde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir.
Depremin büyüklüğü
Depremin büyüklüğü; deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanıyor. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, ABD’den Prof. C. Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan “Magnitüd” tanımlandı.
Prof. Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerleştirilmiş özel bir sismografla (2 bin 800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin “magnitüdü” olarak tanımlandı.
Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülüyor. (31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2 Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).