Son yıllarda küresel iklim değişikliğinin etkileriyle artan ani lokal ve şiddetli yağışların, can ve mal kayıplarıyla sonuçlanan sel ve heyelanlara yol açtığı Doğu Karadeniz Bölgesi’nde, son 50 yıllık yağış miktarı 1270 milimetre olarak kayıtlara geçti.
Aşırı yağışlar, sel ve heyelan riskini artırdı
Yoğun yağış nedeniyle toprak, çok hızlı su doygunluğuna ulaşırken, küresel iklim değişikliğinin de etkileriyle yağış rejiminin bölgenin eğimli ve engebeli arazi yapısında sel ve heyelan riski de arttı.
“Afet açısından riski aylara girdik”
Trabzon AFAD İl Müdürü Ömer Kıratlı, haziran, temmuz ve ağustos aylarındaki yağışların kayıplara neden olduğuna dikkat çekip, sel ve heyelanlarda kritik aylara girildiğini belirterek, şunları söyledi:
“İlimize baktığımız zaman can kaybının en çok olduğu afetlerin yaz sezonunda olduğunu görüyoruz. Haziran ayı en çok bizim can kaybımızın olduğu dönem. 1990 selini mutlaka hatırlarsınız ve 2 sene önce yine Çamlıktepe’de aynı şekilde can kayıpları yaşamıştık. Bunun haricinde temmuz ve ağustos ayları da afet açısından riskli aylar. Zannediyorum vatandaşlarımız yağmurlara hazırlıksız yakalandığından olsa gerek ya da ani şiddetli yağışlardan olsa gerek ama bizim en fazla can kaybımız yaz sezonundaki yağışlardan meydana geliyor. Bu sel ve heyelanlar çok yoğun şekilde yazın yaşanabiliyor. Kışın da yağmurlar yağıyor ama vatandaş belki hazırlıklı olduğu için bu kadar can kaybına rastlamıyoruz o dönemlerde. Bu tarz ani yağmurlarda vatandaşlarımızın dikkatli olması gerekir. Gerekirse evimizden bir süre çıkmayacağız. Araçlarımızla özellikle trafiğe çıkmamakta yarar var.”
“Sel geldiğinde araçtaysanız terk etmeyin”
Ani su baskınlarında araçtan çıkmamak gerektiğini kaydeden Kıratlı, “Eğer sel su baskınında araç içerisinde kapıldıysanız bizim tavsiyemiz, aracı terk etmemek yönünde. Çünkü araçtan indiğinizde 20 santim hızlı akan su bir kişiyi alır götürür, teker seviyesinin yarı seviyesine kadar gelen su seviyesi de aracı alır götürür. Dolayısıyla bu konularda dikkatli olmak gerekir ve bu alanlardan uzak durmak gerekir. Yani zaman zaman televizyonda izliyoruz, su seviyesi belli bir noktada olmasına rağmen vatandaşlarımız yine de gitmek istedikleri yere o su içerisinden geçerek gitmeye çalışıyorlar. Tabanını görmedikleri suya girilmemesi gerekiyor” dedi.