Dünya nüfusunun hızla arttığına dikkat çeken TZOB Genel Başkanı Bayraktar, şehirleşme, sanayileşme, turizm ve ulaşım sektörlerindeki gelişmelerin tarım alanındaki daralmalara neden olduğunu söyledi.
Ayrıca nüfusun artması ile gıda ihtiyacının artacağını, sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşımın daha güç hale geleceğini aktaran Bayraktar, “7 milyar 957 milyona ulaşan nüfusun, 2050 yılında 9,8 milyara yükselmesi bekleniyor. Gıda güvenliği, tarım politikalarının odak noktası olmaya devam edecektir. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verileri hali hazırda 828 milyondan fazla insanın gıda güvenliğinin olmadığını yani açlıkla mücadele ettiğini gösteriyor. Pandemi dönemindeki üretim ve tedarik zincirindeki bozulma, sorunları daha da büyüttü. Bu sorunun çözümü en başta verimliliği artırarak daha fazla üretim yapmakla mümkündür. Ayrıca üretimin de sağlıklı bir şekilde tüketiciye ulaştırılması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“Üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir”
2050 yılına kadar artan nüfusu besleyebilmek için mevcut üretimin yüzde 60 oranında artırılması gerektiğini kaydeden Bayraktar, “Gıda güvenliğini sağlamada kayıp ve israfın azaltılması da en az verimlilik kadar önemlidir. Büyük emek ve kaynak harcanarak üretilen her ürünün bir gramı dahi ziyan edilmeyecek kadar değerlidir. Kültürümüzde israfın hoş karşılanmaması, dinimizde israfın haram sayılması bu anlayışın sonucudur” dedi.
“İsrafın yüzde 61’i evlerde, yüzde 26’sı gıda hizmeti veren işletmelerde, yüzde 13’ü ise gıda satıcılarında meydana geldi”
Gıda israfının yüzde 61’inin evlerde olduğunu ve bu oranın sadece gelişmiş devletler ile sınırlı olmadığını belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, 2019 yılında 931 milyon ton gıda israfı olduğu belirtiliyor. İsrafın yüzde 61’i evlerde, yüzde 26’sı gıda hizmeti veren işletmelerde, yüzde 13’ü ise gıda satıcılarında meydana geldi. Bu rakamlar dünya toplam gıda üretiminin yüzde 17’sinin israf edildiğini ortaya koyuyor. Evdeki yüzde 61’lik gıda israfının yalnızca ABD, İngiltere gibi ülkelerle sınırlı olmadığı, yoksul ülkelerin de etki oranının büyük olduğu yine raporda yer alıyor. Diğer yandan dünyadaki gıdaların yüzde 14’ü hasat, taşıma, depolama ve nakliye aşamasında kaybedilirken, yüzde 17’si de tüketici tarafından israf ediliyor” diye konuştu.
“Hasat sırasında ve hasat sonrasında kayıplar meydana geliyor”
Türkiye’de bitkisel üretimde kayıpların önemli bir kısmının yanlış hasat işlemi ve gerekli koşulları sağlayamayan depolama sistemlerinden kaynaklandığının altını çizen Bayraktar, şu ifadelere yer verdi:
“Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hazırlanan bitkisel ürün denge tablolarına göre, 2020 sezonunda istatistiği tutulan 63 üründe, toplamda 118 milyon ton olan üretimin 10,3 milyon tonu yani yüzde 8,7’si hasatla birlikte sofraya ulaşana kadar kaybedildi. 2020 yılı için bitkisel üretim değerini göz önüne aldığımızda bu miktar 21,3 milyar liraya denk geliyor. Buna nihai tüketimdeki israf dahil değildir. Türkiye’de özellikle yaş sebze ve meyve, tarladan sofraya ulaşıncaya kadar önemli ölçüde kayıplara uğruyor. Yetiştiriciliğin yanı sıra, hasat sırasında ve hasat sonrasında kayıplar meydana geliyor. Özellikle hasat sonrasında taşıma, muhafaza ve pazarlama aşamalarında da önemli kayıplar yaşanıyor. Yapılan araştırmalara göre tür ve çeşitlere göre değişmekle birlikte, yaş sebze ve meyvedeki kayıp oranı yüzde 10 ile yüzde 30 arasında değişiyor.”
“Net ithalatçı konumunda olduğumuz bu ürünlerde böyle bir kayıp lüksümüz olmamalıdır”
Üretilen sebze ve meyvenin tüketiciye varmadan önemli kısmının israf nedeniyle kaybettiğimizi dile getiren Bayraktar, “2020/2021 sezonunda tahıllarda, nihai tüketiciye varmadan 2,8 milyon tonluk kayıp meydana geldi. Arz açığımız bulunan ve bu nedenle net ithalatçı konumunda olduğumuz bu ürünlerde böyle bir kayıp lüksümüz olmamalıdır. Ayrıca sebze grubunda meydana gelen 3,9 milyon ton, meyvede 1,8 milyon ton kayıp da fevkalade önemlidir. Son tüketiciye varmadan meydana gelen kayıpların üretime oranı ise, buğdayda yüzde 8,3, arpada yüzde 8,4, mısırda yüzde 6,4, pirinçte yüzde 4,2’dir. Tüketimde yüzde 94,6 oranında dışa bağımlı olduğumuz soyada yüzde 23,5, yine net ithalatçı olduğumuz muzda yüzde 12 kayıp vardır. Kayıp, kuru sarımsakta yüzde 23,4, erikte yüzde 16,8’dir. Ürettiğimiz yaş çayın yüzde 17,7’sini, kuru soğanın yüzde 8,4’ünü, biberin yüzde 9,4’ünü, domatesin yüzde 15,9’unu, salatalığın yüzde 11,1’ini, karpuzun yüzde 5,3’ ünü, portakalın yüzde 8,3’ünü, elmanın yüzde 1,7’sini, üzümün yüzde 8,5’ini, Antep fıstığının yüzde 6’sını, bademin yüzde 3,9’unu cevizin yüzde 5,3’ünü, fındığın yüzde 1,4’ünü, kestanenin yüzde 8,7’sini kaybediyoruz” dedi.
Gıda kaybının, önemli insani boyutu hariç, ekonomik durumuna dikkat çeken Bayraktar, “Türkiye’de yapılan araştırmalara göre, tarladan sofraya kadar yüzde 25 ile 30’larda olan gıda kaybı ve israfının insani boyutu bir yana, ekonomik boyutu da çok büyük rakamlara ulaşıyor. Bu oranlarla hesap edildiğinde 2020 yılı hane halkı gıda ve alkolsüz içecekler için yapılan harcama dikkate alındığında 176 milyar lira gıda kaybı ve israfı bulunuyor” ifadelerini kullandı.
“İsrafla mücadele tarladan başlamalıdır”
Türkiye, tarımda kayıp ve israfı önlemede göstereceği başarıyla gıda krizini fırsata dönüştürme imkanına kavuşacağını savunan Şemsi Bayraktar, şöyle devam etti: “Tüm dünya Covid-19 salgınıyla birlikte yaşanan küresel gıda kriziyle gıda üretiminin ve gıdaya erişimin önemini bir kez daha anladı. Gıda üretiminin temeli olan tarım sektörünün önemini ve vazgeçilmezliğini bir kez daha gördü. Bu nedenle, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği için sektörün pozitif ayrımcılık yapılarak desteklenmesi gerekiyor. Tüketicilerimiz gıdaya erişmekte zorluk çekmeyecek, gıdaya daha ucuz ulaşabilecektir. Böyle bir durumda, hem ülkemizin gıda güvencesini sağlamlaştırmamız hem de 25 milyar dolar civarındaki mevcut tarım ürünleri ihracatımızı artırmamız mümkün olacaktır. FAO, gıdada kıtlık yaşanmayacağını ancak, üretim kapasitesinin düşük olduğu ülkelerde uzun süreli gıda darlığının ortaya çıkacağını belirtiyor. İsrafla mücadele tarladan başlamalıdır. Üreticilerin öncelikle yetiştirme ve hasat teknikleri konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor.
Üreticiden tüketiciye kadar uzanan zincirin halkalarının ıslah edilmesi şarttır. Tarımda kültürel işlemlerden, yetiştirme tekniklerine, hastalık ve zararlılarla mücadeleye, hasada, depolama, paketleme ve pazara ulaştırmaya, tüketicinin bilinçli tüketimine kadar her aşamada israfı en aza indirecek uygulamalara öncelik verilmeli, yatırımlar buna göre yapılmalı, toplumlar buna göre örgütlenmelidir. Bu amaçla soğuk hava depolarının sayısı ve kapasitesi yükseltilmeli ve bu tesislere verilen destekler artırılarak devam etmelidir. Aslında, gıda kaybı ve israfının önlenmesine yönelik çalışmalar; gıda zincirindeki tüm paydaşlar için fayda sağlayacaktır. Bu çerçevede, tarımsal ürünleri işleyen fabrikaların kaliteli ürüne ulaşımının sağlanması ve perakende noktalarına erişmede kullanılan nakliye koşullarının iyileştirilmesi gibi çözümler gıda kayıplarının azaltılmasını sağlayabilir. Tabii ki tüketicilerin gıda israfına mahal vermemek için yapması gerekenler de vardır.”
“Tüketici ihtiyacından fazlasını almamalıdır”
Gıda kaybının ve israfın önüne geçilmesi için tüketiciye de büyük görevler düştüğünün altını çizen Bayraktar, “Tüketici ürünü, kayba ve israfa uğratmayacak miktarda ihtiyacı kadar satın almalıdır. Başta sebze, meyve olmak üzere ürünleri uygun saklama ve kullanma şartlarına göre zamanını geçirmeden değerlendirmelidir. Alışverişe gitmeden önce evdeki yiyecekleri gözden geçirerek bir alışveriş listesi yapmalı, ihtiyacından fazlasını almamalıdır. İhtiyacın üzerinde ekmek alınmamalı, bayatlayan ekmekler uygun şekilde değerlendirilmelidir. Evde veya lokantalarda yemek küçük porsiyonlar halinde servis edilmeli, yenebilecek kadar alınmalı, tabakta yemek bırakılmamalıdır. Sipariş edilen yemeğin fazla gelmesi durumunda kalanların paketlenmesi talep edilmelidir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak kayıp ve israfın önlenmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz. Ev sahipliğimizde düzenlenen panel ve toplantılarda israf konusunu tüm boyutuyla ele aldık ve raporlar hazırladık. Üretim kayıpları ve israfla ilgili eğitimler verdik, bu eğitim çalışmalarına devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.